27 Ağustos 2009 Perşembe

Toplantıya Çağırılmamak

Bir of çeksem... Bi' halt olmaz aslında. Ancak içimde bir sıkıntı, oturdu vallahi. Ofiste boş boş oturuyorum şu an ve departman müdürü aniden elinde bir bardak sütle durdu. Ben "acaba aklından neler geçiyo?", "acaba süt sıcak mı?", "süt içse dili yansa müdür olması yoğurtu üfleyerek yemesine engel olur mu?", "hebele"... Derken "arkadaşlar bi' odama gelin anlatıcaklarım var!" dedi, sütle bir alakası yokmuş adamın söyliceklerinin.

Umudumu yitirmedim, hala odasında ki toplantıda sütün faydalarını karakteristik özelliklerini falan anlatıcak diye hayaller kuruyordum ancak toplantıda alınan kararları aktarmaya başlayınca hayallerim süte düştü. Beni asıl sıkan nokta bu değil aslında. Herkesi toplantıya çağırdı, diğer stajyer arkadaşı bile! Hatta herkes birbirinden habersiz ona "hadi sen de gel", "haydi gel içelim" tarzında şeyler söylediler. Ancak bana kimse bir şey demedi. Dış kapının dış mandası olarak tüm toplantıyı dinliyorum. Üstelik defterimi yazarken yanıma gelen kat görevlisiyle aramda ilginç bir diyalog geçti:

Görevli: Sen nasıl yazıyon öyle yau?
Arda.Bay: Neyi nasıl yazıyorum? (yazımın ebatları ve miktarıyla alakalı sanırım)
G: Yoh yoh o elinin hali ne, nasıl eyle yazıyon ki?
A: Ne varmış elimde yahu?

Dememle adam elimin taklidini yaptı. Bir an peygamber devesi stiliyle kung-fu yapıcak zannettim. Öyle büktü bileğini! Benden tiz bir tonla "Ehi alışkanlık işte..." cümlesi fırladı. Üstelik daha fazla gözlem yapabilmek için bir kaç dakika daha başımda bekleyip yazımı inceledi. Resmen adam üzerimde ergonomi çalışması yaptı bu esnada... Gittiğinde yazımı tamamiyle unutmuştum. "Allah belanı..." diye başladım ki çoktan "I'm singing in the raaiiin... dutdut durudut..." diye mırıldanarak gitmişti... Şaka şaka türkü söylüyodu sanırım.

Diğer stajyerin bu yazıyı görmesi benim repütasyonumu(!) sarsıcağından Ben burda bitiriyorum. Zaten hızlı hızlı yazıyorum, toplantının bitiş kıvranmalarını duyuorum "eveet", "işte böyleee", "evet arkadaşlaar" diye sesler geliyor. Kendinize iyi bakın, kavunları çok sıkmayın, karpuzlara çok vurmayın. Ramazan davulcusuna vurun... Sıkılmayın onun için diyorum. Hadi publish edelim "pisssmilll"... Bu arada Bismil diye bir yer varmış Diyarbakır'da, Pismil imiş eski adı. Pis dere, demekmiş. Bataklıkmış kendileri. Her şey daha anlamlı. Ahanda toplantı bitti!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder