12 Eylül 2009 Cumartesi

Yağmur

Yağmuru izlemeyi çok özlemişim. Sanırım bugün uzun süredir beklediğim balkonda sıgara ve kahve olayını gerçekleştirebilirim! Belki de sonra şu hasta halimle biraz sahilde yürüyüş yaparım. Doğa olaylarını seviyorum. Her şeyden daha leziz değil mi? Ağızınızdaki tüm tatları temizleyebilir adeta! Şimdi de keyfini çıkartalım biraz...

Canı sıkılanlara, ağlayanlara, sıkılmışlara, güne kötü başlayanlara, uykusu gelmiyenlere, içinde bir sıkıntısı olanlara, keyifsiz olanlara bir tavsiyem var. Sadece hafif bir gülümsemeyle bu şarkıya eşlik edin. Sözlerini bile bilmenize gerek yok, sadece eşlik edin. Bittiğinde gülümsediğinizi ve ferahladığınızı görüceksiniz!

Louis Armstrong-What a wonderful world

http://www.youtube.com/watch?v=vnRqYMTpXHc

11 Eylül 2009 Cuma

Meğerse Ne Güzel Şarkıymış!

Bobby Mcferrin - Don't Worry Be Happy

http://www.youtube.com/watch?v=d-diB65scQU


Here is a little song I wrote
You might want to sing it note for note
Don't worry be happy
In every life we have some trouble
When you worry you make it double
Don't worry, be happy......

Ain't got no place to lay your head
Somebody came and took your bed
Don't worry, be happy
The land lord say your rent is late
He may have to litigate
Don't worry, be happy
Lood at me I am happy
Don't worry, be happy
Here I give you my phone number
When you worry call me
I make you happy
Don't worry, be happy
Ain't got no cash, ain't got no style
Ain't got not girl to make you smile
But don't worry be happy
Cause when you worry
Your face will frown
And that will bring everybody down
So don't worry, be happy (now).....

There is this little song I wrote
I hope you learn it note for note
Like good little children
Don't worry, be happy
Listen to what I say
In your life expect some trouble
But when you worry
You make it double
Don't worry, be happy......
Don't worry don't do it, be happy
Put a smile on your face
Don't bring everybody down like this
Don't worry, it will soon past
Whatever it is
Don't worry, be happy

10 Eylül 2009 Perşembe

Staj Bitti, Ben de Bittim

09.09.09 itibariyle şeytana pabucunu ters giydirmek suretiyle stajımı tamamlamış bulundum. Tamamladım tamamlamasına da, ben de "tamam" oldum. Yine birikmişim yine birikmişim. Nerde başlasam acaba? Kronolojik sıraya göre gidelim bari.

Hayatımda hiç duymadığım bir mevzu var, baklava mevzusu. Şimdi şöyle oluyor; staj yapıyorsunuz, staj bitiyor, defter imzanıcak, baklava getiriyosun. Agnostik düşünen bir insan değilim bu yüzden:

1)Baklava ne lan? Ömrüm boyunca duymadım böyle bir adet!
2)Defterimi imzalatmak için niye baklava getiriyim?
3)Diyelim ki baklava getiricem, niye staja gidiyim? Evimde oturur hayal gücümle dolurur, sonra 1 tepsi baklavayla gider defteri imzalatırım.

Yazık, diğer stajyerler de hep baklava getirdiler giderken. Kendileri gitti baklavaları kaldı. Neyse keselerine bereket, iyi enerji yaptı. Ben de bir ali-cengiz oyunu yapıp, işi bir hokkabaz misali el çabukluğuna getirip defeteri günü gününe yazıp imzalatıp baklavayı hatırlatmadan tüydüm. O kadar para nerde bekar evinde?

-bu sahne biter-

-ALLAHIN BELASI SÜPER-STAJYER!

(3 gün önce, 08.09.09)

Sabah yağmur yağıyo. Şirkete zor atmışım kendimi. Uyumak istiyorum. Staj defeterimi tamamlıyorum. Uykuya direniyorum.Kahveler üst üste gidiyor. Süper stajyer süperliğini yaptı ve ofisin envanterini kontrol etti. Ivır zıvır eksiğimiz varmış meğer. Poşet dosyalar, o mavi vıngıl vıngıl olan telli dosyalar. İsimlerini bilmiyorum ama markasıyla hitab ediyorlardı. Selpak gibi, neskafe gibi. Sonra işte IFS üstünden sipariş verdi. Sipariş kağıdını çıkarttı printerdan. Sonra etrafına bakındı ve beni gözüne kesitrdi.

-Arda ya rica etsem bi depoya gidip şu malzemeleri alır mısın?
-Olur olur, hava almış olurum.

Havayı aldım, babayı da aldım. Şimdi şöyle oldu. Kağıdı aldım, baretimi aldım gidiyorum. Dışarıyı gördüm, hayatımda böyle bir yağmur görmedim ben! Bardaktan "boş ol boş bol boş ol" şeklinde su boşanırcasına yağmur yağıyor. Tırstım ama hayır, "o süperse ben de olabilirim!", öyle olmuyormuş süper olmak tabi. "Süperlik" kavramını kavrayamamışım henüz. Çıktım dışarı, tabi asiyim, farklıyım, konversle gezerim. Aklıma sıçayım! Donuma kafar ıslandım afedersiniz. Depoya su basmış, bileklerime kadar suya girdim, tabi o temiz bir yağmur suyu değil yere düştükten sonra. Leş gibi oldum ofise döndüm.

-aaa ıslanmışsın, o kadar yağıyo mu ya?

Müstahakını vermek lazım o SS'e! Ne demek ya "aa ıslanmışsın"! Yok kıçımda şemsiye taşıyorum. Üstümde beyaz üniformamla erotik görüntüler sergileyerek helaya gittim. Hayır uyumicam bu sefer! Çoraplarımda suyuları sıktım. Saat 9.30 civarıydı. Saat 17.30 civarında kurudu ayaklarım!

Arada 2 gün geçti. Perşembe sabahı, sıkı bir küfürle adını andım. Enayilik bende tabi, asabiyetten sövüyorum. Tek burun deliğim iptal ve boğazımda çok sıkı bir acı var. Hapşuruyorum falan. Tad alamıyorum hir bir şeyden. Çıldırdım! Tam da tatilim yeni başlamış 2 yılın ardından ilk defa, ama ben nefes alamıyorum! Seni seviyoruz süper-stajyer! Düşüncelisin sen, süpersin...

E tabi nihayetinde tatil başladı, hayatımın ilk tatli ekşi tavuk ve sebzeli noodle denemesini yaptım! Hiç fena olmadı aslında! Daha da yaparım, inek gibi oldum yedikçe, çok sevdim. Dışarıda bahşişi dahil 50tl'ye falan yenilyiyor bu ikili. Bir bardak meşrubat dahil bu fiyata. Ben epey ucuza hallettim bu işi. Mutluyum, umutluyum, hele bir iyileşiyim o zaman süper-stajyere baklava yedirmeye gelidicem şirkete. Oku bunları oku süper-stajyer! Süperlik nereye kadar?

6 Eylül 2009 Pazar

Vakit Geç Olmuş

Saat de geç olmuş artık. Uyunmaz değil mi? Bence de uyunmaz. Hele arkadaşların, evinde sabahlıyorsa hiç uyunmaz! Aslında sıkı bir göt korkusu durumu var. Adeta staja geç kalmaya korkuyorum. Neredeymiş anarşi ne olmuş? Tırt anarşik bunların hepsi! Korkum geç kalma azarı değil de stajı yakmaları. Özür dilerim anarşi, ama o kadar da "kaybedecek bir şeyi olmayan adam"ı oynayamam! Aslında oynarım da, kafamda 1500 tane olay varken bir de onun derdiyle uğraşamam, ne ironik değil mi?

Geç kalmanın da ayrı bir keyifi var aslında. Günün zaten belli bir kısmını yiyeceğiniz azara takas edersiniz. Bu iyi olur, gününüz rahat geçer. Kafa rahatlar, enerji gelir. Ama tabi kafanız bu azarı kaldırıyorsa, "utility" olayları bunlar. Ben de kendi yöntemimi geliştirdim. Ya hep ya hiç kanunu, pek orjinal gelmiyor kulağa sanırım, yanlış mıyım? Şimdi şöyle işliyor bu kanun; eğer saat 00.00'ı geçerse uyuma, saat 00.00'dan önceyse uyu. Pazar günü saat 23.00'ı geçtiyse uyuma diye de bir eki var. Aslında şahane işliyor. Çoh keyifli. Sonra ki günlerde erken yatarak durumu telafi edebilirsiniz. Bu da benim küçük başarı formülüm (!). Her neyse, ensemi bir miktar yelledikten sonra sizlere iyi akşamlar diliyorum. Sabah okuyanlara da iyi günler diliyorum. Okumayan bünyeye de hayatında başarılar diliyorum.

Anarşi


Paylaşmak istediğim küçük bir kesit var sizinle. Bu kesit V for Vendetta'dan. Peki nerden mi buldum? Gayet şirketteyken yanımda duran scannerdan çizgi romanın sayfalarını taradım garip bakışlar altında. İşte geliyor en sevdiklerimden biri ("Ağır ceza mahkemesi ikinci versiyon" diye başlar):

4 Eylül 2009 Cuma

Ne Birikmişim Be!

Günlerdir üşeniyorum, uykum geliyor vesaire ve yazmaktan vazgeçiyorum. Artık buna biri dur demeliydi. Kimse demedi ben durdum tabi ki! Nerden başlasam bilemiyorum ağzımın suyu akıyor! Günlerdir bu anı ilginç olayları mesaj misali yazıp taslaklara atıyorum! Dayanamiciğim, başlıyorum kuzum!

Uyumaktan gireyim yine. Klasik bir gün arda uyanmış işe gitmiş bla bla bla... O DA NE? Arda'nın uykusu var! Pozisyonu çözmüş, koltuğunda rahat rahat uyukluyor! Arada bir patrona bakıyor sadece. (1st person açısına geçerekten) Huzur içinde yatıyorum ben orda. Sol omzuma bir el dokundu. Bu bir ilkti, beni İbrahim Bey uyandırdı. Ofisin en sakin bireyi. Efsane sakinlikte. Sadece işine odaklanıyor. Neyse, beni dürtmesiyle uyandım ve bana "müdür şimdi çıktı odasından döndüğünde seni böyle görmesin!" dedi Ne kadar kibar, ne kadar düşünceli değil mi? Beni böyle uyandırın, ciğerimi yiyin. Ben ciğer sevmem ama şahsen. Ama varsa bi' çorbanı içerim! Neyse müdür gelinceye kadar uyanık durdum, sonra gelince uyudum doğal olarak. Uyuyorum mis gibi. Süper-stajyer le ilgili bir detayla bölüyorum konuyu. Bu süper-stajyer tersanenin bir çalışanı oldu. Resmi olarak çalışıyor adam! İnanılmaz! Hemide ikinci öğretime geçip sabahları çalışıcak! Ben 1 ay veriyorum ömrüne. Daha da süper olamaz zaten. Her neyse devam edeyim efendim. Ben uyuyorum süper-stajyer işi yapıyor. Akabinde beni bir el dürttü. Diyalog şöyle gelişti:

A:Nooldu lan?
SS: Yok uyuma diye dedim?
A: Niye biri bişey mi dedi?
SS: Yoo...
A: Ha tamam. mırmırmırmı... horrr...guzzz
SS: Şaka şaka uyan. Birisi bişey dedi. Elkin abi uyardı.
A: Harbi mi lan?
SS: Yok yok şaka da, sen uyuma yinede

E kaçtııı! Hani nerde uyku? Uyku mu bıraktın adamda süper-stajyer! Neyse efendim, hakim olamadım kendime. Devam edeyin izninizle. Haftanın 2. bombası gelir.

Takip eden günde yine işe gitmişim. Uyukluyorum. Uyuyamadım, bu sefer rahat edemedim nedense. Ses vardı sanırım veya müdür yine köpekbalığı misali iş peşinde koşturuyodu. Hatırlamıyorum. Ben de "helaya gidiyim de uyuyayım bari" dedim. Kalktım, kısa bir yolculuktan sonra helaya vardım. Klozet kapağı kapatılır. Epey sağlam monte edilmiş çelik kasa peçeteliğe kollar koyulur. En tatlı rüyalara yolculuk başlar. İrkilmem geç oldu. Epey süre geçirdim içerde. Kapı açıldı birsi girdi. Doğal olarak rahatsız oldum, tipimi düzelttim. Sifon çekilir ve dışarı çıkılır. Engin abim orda küçük rezilliğini yapıyor. Sonra ben cool bir şekilde attım kendimi dışarı. Sanki çok rahatlamışım falan?! Engin abi kafayı çevirdi ve bombayı patlattı: "Naber tatlı su stayeri? Tuvaletlerde mi uyuyosun artık? Eheh!" yıkıldım... Daha sonra farkettim ki alnımda kırmızı bir şerit. Nasıl oluyorsa kolumun iz düşümüyle aynıydı! Garip değil mi? Bu da küçük bir rezillikti bu haftaya ait.

Bu hafta İbrahim Beyi ekşi sözlükçü yaptım. Arada görüyorum, o da boş vakitlerinde ekşiye takılıyor çalışırken. Keyif verici. Gururum kabardı. Ayrıca tam şu an bir şeyi farkettim. Şu süper stajyer işe girdi ya hani (bkz: üniversitede iyi öğrenci olunca mezun olmadan kapıyolarmış), bu aslında beni bir sıkıntıdan kurtardı. Hep tırstım aslında, bunun sebebi süper stajyerin stajı bittiğinde onun işleriyle benim uğraşıcak olduğum gerçeği. Perfrmansım asla kesmeyecek onları diye çok korktum. Ancak bunu atlattım! Böyle bir stresim yok, üstümden yük kalktı. Teşekkürler süper stajyer, teşekkürler dunya yachts, teşekkürler Türkiye... İyi geceler, güzel rüyalar...

1 Eylül 2009 Salı

Hunharca Uyandırılmak

Ofise varmışım, üzerimde bir miskinlik. Süper-stajyerin daha bir görevi bitmeden diğerini alıyor. Zaman ona göre pek hızlı geçiyo falan. Benim yine uykum geldi, aslında hiç gitmemişti. Her zaman ki gibi "nasılsa uyandırıcaklar" dedim ve ofisin tenha bir anında kafamı masaya koydum. Pek güzel uyudum bir miktar. Şaşırdım falan, akabinde geriye yaslandım, hafif yan döndüm bariz uyumaya başladım. Ne kadar uyudum bilmiyorum ancak süper-stajyer beni süper über bir muhabbetle uyandırdı.

SS: AAA!! Uyan uyan uyuma şş kalk kalk!
A: Noluyo len?

kısa süreli sessizlik sonrasında

A: Birisi bişey mi dedi? Onun için mi uyandırdın?
SS: Yoo
A: Haa... mırmırmırmırmır...

Geri uyudum, REMlerin en tatlılarından bir kolaj görüyorum falan.

SS: AA!! Uyan uyan, Engin abi bişey dedmişti uyumasın demişti.
A: Ulan!
SS: Şaka şaka dememişti ama uyuma yinede.

Artık tatil istiyorum adeta. İstiyorum yani. İstemek, evet evet! Neyse öğle molası bitmeden biraz daha açık hava çıkayım. Günün ikinci yarısında gemiye inip yavaş yavaş gemiyi gezicem sanırım. Böylece bir miktar daha zaman öldürürüm... Kendinize iyi bakın, iyi günler! ("tıh tıh tıh eyiii günler!" diye bir reklam vardı neydi o?)