28 Mart 2010 Pazar

Yorgunluk

Pek yorgunum ey insanlık! Midem de yanıyo aslına bakarsan. Kuru fasülye şu noktada suçlanması gereken tek şey! Ya böyle arada bir yazasım geliyor. Pis gaza geliyorum. Sonra uçuyo gidiyo. Sanki yapıcak daha önemli işlerim varmış gibi hissediyorum(!), ama yok sanırım.

Onu bunu geç de, dersler çok kasış lan. Bu dönem şu dersleri sağ salim vereyim de, interrail yalan olmasın istiyorum. Yalan olursa çok üzülücem. Bak rammstein'a bile bilet almıyorum, o derece kararlıyım.

Yeni yeni insanlarla tanıştım. Pek mutluyum ulan! Yepisyeni iyi insanlar. Tanrı inancım pekişti. Tüm Deistleri birlik olmaya çağırıyorum. Ama önce talcid falan bişey alıyım. Bu ne lan? için yanıyo kavruluyo midem.

Görüşmeyeli tivitır edindim ben. "Ardallama" diye de screen name var. Tivitır diyince aklıma ıtır diye bir arkadaşım geliyo. Sonra duruyorum düşünüyorum. Benim hiç ıtır diye arkadaşım olmamamış. Olduysa da geçmiş olsun. Ben unutmuşum.

Blog yazmak nerden aklıma geldi diye bir sor. Bi' sor! Hah, tivitırda böyle bir yerlere bastım. Sonra bi baktım benim blogger avatarım gözüktü. "LAN?!" dedim. Tok karna mavi ekran vericektim ki resme tıkladığımda beni buraya yönlendirdi. sonra parolamı hatırlmaya kastım. Hatırladım. Ayıp olmasın gelmişkne bir şeyler yazayım bari dedim.

O diilde bu hafta çok zor hafta ha. Bir sürü sınav var. Ama ben bu mide yanmasıyla değil ders çalışmak nefes bilem alamam ki! OHA vallahi midem volkan gibi. Hayır konak değil. Bildiimiz volkan, patlıyo falan ya. Tüf falan küller millet böyle kalıplaşıyo an ne yapar haldeyse öyle kalıyo. Geçenlerde onunda nedeni aklıma geldi. Mavi ekran veriyo onlar iş yaparken volkan patlayınca. Sonra da küller falan filan cilası oluyo. Öyle kalıyolar. Aslında onları bir kapatıp açsak düzelir ha. Midem de öyle işte. Yanıyoooo, yükseliyooo. sonra yavaş yavaş sakinleşiyo.

Görüşürüz blog.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Yeah I'm Back!

Evet, geri dönmüş bulunmaktayım! Bir ara çok baydım lakin şu an kendimi tekrar hazır hissetmekteyim, keyifliyim. Neler oldu neler bitti bir bilsen blogum! Hatta su an yan masada oturan iki bayandan biri digerine "Ay inanmiyaraaam cakmaklarimiz aynii!" dedi ve devamını şu cümleyle getirdi: "ama benimkisi daha kalın. Kalınının pembesiiii!" Hayat garip blogum. Musvedde kaynıyor toplum!

Eh, daha ne olsun, iyilik saglık. Dersler koşuşturmaca. Bildigin gibi. Satj defterim ve raporum iade edildi. Adete raporum ve defterim acemi asistan tararfindan kurban edilmiş. Okumamış dahi! Burdan sana sesleniyorum MC, adam ol! Bitti. Bu kadar. Adam benim staj raporumdan korkmuş bence! Fazla uzun olmuş. Tabi benim anarşili kimliğim rahat durur mu? Durmaz tabi. Eksik dediği her şeyi bulup soluğu odasında aldım. Sıkıca çemkirdim hemen. Ama çok kibardim çemkirirken! Karsı koyamadı tabi. Bir kaç Dakika'dan ibaret olan bu monologun ardından staj raporumu kabul ettirdim. "Bence siz kalınlığından korkmuşsunuz. Bana da bu kadar kalın staj defteri getirseler ben de helada okurdum" dedim. Güldü. Staj defteri değiştirilmese bile 2. teslimde kabul olduğunu söylediğimde arkamda kalan tüm asistanlar çıkcikçikcik yaptılar. Adeta yeni asistana ispiyonlanmak onlara çok koymuş olmalı, bence. Ben böyle bir özensizlik yapıyor olsam, koyardı. Sonuçta staj raporum kabul edildi. Kaldı staj defterimin sayfalarının imzalatilmasi. Artık elim mahkum gidicem. Hem Necati'yi de özlemiştim!

12 Eylül 2009 Cumartesi

Yağmur

Yağmuru izlemeyi çok özlemişim. Sanırım bugün uzun süredir beklediğim balkonda sıgara ve kahve olayını gerçekleştirebilirim! Belki de sonra şu hasta halimle biraz sahilde yürüyüş yaparım. Doğa olaylarını seviyorum. Her şeyden daha leziz değil mi? Ağızınızdaki tüm tatları temizleyebilir adeta! Şimdi de keyfini çıkartalım biraz...

Canı sıkılanlara, ağlayanlara, sıkılmışlara, güne kötü başlayanlara, uykusu gelmiyenlere, içinde bir sıkıntısı olanlara, keyifsiz olanlara bir tavsiyem var. Sadece hafif bir gülümsemeyle bu şarkıya eşlik edin. Sözlerini bile bilmenize gerek yok, sadece eşlik edin. Bittiğinde gülümsediğinizi ve ferahladığınızı görüceksiniz!

Louis Armstrong-What a wonderful world

http://www.youtube.com/watch?v=vnRqYMTpXHc

11 Eylül 2009 Cuma

Meğerse Ne Güzel Şarkıymış!

Bobby Mcferrin - Don't Worry Be Happy

http://www.youtube.com/watch?v=d-diB65scQU


Here is a little song I wrote
You might want to sing it note for note
Don't worry be happy
In every life we have some trouble
When you worry you make it double
Don't worry, be happy......

Ain't got no place to lay your head
Somebody came and took your bed
Don't worry, be happy
The land lord say your rent is late
He may have to litigate
Don't worry, be happy
Lood at me I am happy
Don't worry, be happy
Here I give you my phone number
When you worry call me
I make you happy
Don't worry, be happy
Ain't got no cash, ain't got no style
Ain't got not girl to make you smile
But don't worry be happy
Cause when you worry
Your face will frown
And that will bring everybody down
So don't worry, be happy (now).....

There is this little song I wrote
I hope you learn it note for note
Like good little children
Don't worry, be happy
Listen to what I say
In your life expect some trouble
But when you worry
You make it double
Don't worry, be happy......
Don't worry don't do it, be happy
Put a smile on your face
Don't bring everybody down like this
Don't worry, it will soon past
Whatever it is
Don't worry, be happy

10 Eylül 2009 Perşembe

Staj Bitti, Ben de Bittim

09.09.09 itibariyle şeytana pabucunu ters giydirmek suretiyle stajımı tamamlamış bulundum. Tamamladım tamamlamasına da, ben de "tamam" oldum. Yine birikmişim yine birikmişim. Nerde başlasam acaba? Kronolojik sıraya göre gidelim bari.

Hayatımda hiç duymadığım bir mevzu var, baklava mevzusu. Şimdi şöyle oluyor; staj yapıyorsunuz, staj bitiyor, defter imzanıcak, baklava getiriyosun. Agnostik düşünen bir insan değilim bu yüzden:

1)Baklava ne lan? Ömrüm boyunca duymadım böyle bir adet!
2)Defterimi imzalatmak için niye baklava getiriyim?
3)Diyelim ki baklava getiricem, niye staja gidiyim? Evimde oturur hayal gücümle dolurur, sonra 1 tepsi baklavayla gider defteri imzalatırım.

Yazık, diğer stajyerler de hep baklava getirdiler giderken. Kendileri gitti baklavaları kaldı. Neyse keselerine bereket, iyi enerji yaptı. Ben de bir ali-cengiz oyunu yapıp, işi bir hokkabaz misali el çabukluğuna getirip defeteri günü gününe yazıp imzalatıp baklavayı hatırlatmadan tüydüm. O kadar para nerde bekar evinde?

-bu sahne biter-

-ALLAHIN BELASI SÜPER-STAJYER!

(3 gün önce, 08.09.09)

Sabah yağmur yağıyo. Şirkete zor atmışım kendimi. Uyumak istiyorum. Staj defeterimi tamamlıyorum. Uykuya direniyorum.Kahveler üst üste gidiyor. Süper stajyer süperliğini yaptı ve ofisin envanterini kontrol etti. Ivır zıvır eksiğimiz varmış meğer. Poşet dosyalar, o mavi vıngıl vıngıl olan telli dosyalar. İsimlerini bilmiyorum ama markasıyla hitab ediyorlardı. Selpak gibi, neskafe gibi. Sonra işte IFS üstünden sipariş verdi. Sipariş kağıdını çıkarttı printerdan. Sonra etrafına bakındı ve beni gözüne kesitrdi.

-Arda ya rica etsem bi depoya gidip şu malzemeleri alır mısın?
-Olur olur, hava almış olurum.

Havayı aldım, babayı da aldım. Şimdi şöyle oldu. Kağıdı aldım, baretimi aldım gidiyorum. Dışarıyı gördüm, hayatımda böyle bir yağmur görmedim ben! Bardaktan "boş ol boş bol boş ol" şeklinde su boşanırcasına yağmur yağıyor. Tırstım ama hayır, "o süperse ben de olabilirim!", öyle olmuyormuş süper olmak tabi. "Süperlik" kavramını kavrayamamışım henüz. Çıktım dışarı, tabi asiyim, farklıyım, konversle gezerim. Aklıma sıçayım! Donuma kafar ıslandım afedersiniz. Depoya su basmış, bileklerime kadar suya girdim, tabi o temiz bir yağmur suyu değil yere düştükten sonra. Leş gibi oldum ofise döndüm.

-aaa ıslanmışsın, o kadar yağıyo mu ya?

Müstahakını vermek lazım o SS'e! Ne demek ya "aa ıslanmışsın"! Yok kıçımda şemsiye taşıyorum. Üstümde beyaz üniformamla erotik görüntüler sergileyerek helaya gittim. Hayır uyumicam bu sefer! Çoraplarımda suyuları sıktım. Saat 9.30 civarıydı. Saat 17.30 civarında kurudu ayaklarım!

Arada 2 gün geçti. Perşembe sabahı, sıkı bir küfürle adını andım. Enayilik bende tabi, asabiyetten sövüyorum. Tek burun deliğim iptal ve boğazımda çok sıkı bir acı var. Hapşuruyorum falan. Tad alamıyorum hir bir şeyden. Çıldırdım! Tam da tatilim yeni başlamış 2 yılın ardından ilk defa, ama ben nefes alamıyorum! Seni seviyoruz süper-stajyer! Düşüncelisin sen, süpersin...

E tabi nihayetinde tatil başladı, hayatımın ilk tatli ekşi tavuk ve sebzeli noodle denemesini yaptım! Hiç fena olmadı aslında! Daha da yaparım, inek gibi oldum yedikçe, çok sevdim. Dışarıda bahşişi dahil 50tl'ye falan yenilyiyor bu ikili. Bir bardak meşrubat dahil bu fiyata. Ben epey ucuza hallettim bu işi. Mutluyum, umutluyum, hele bir iyileşiyim o zaman süper-stajyere baklava yedirmeye gelidicem şirkete. Oku bunları oku süper-stajyer! Süperlik nereye kadar?

6 Eylül 2009 Pazar

Vakit Geç Olmuş

Saat de geç olmuş artık. Uyunmaz değil mi? Bence de uyunmaz. Hele arkadaşların, evinde sabahlıyorsa hiç uyunmaz! Aslında sıkı bir göt korkusu durumu var. Adeta staja geç kalmaya korkuyorum. Neredeymiş anarşi ne olmuş? Tırt anarşik bunların hepsi! Korkum geç kalma azarı değil de stajı yakmaları. Özür dilerim anarşi, ama o kadar da "kaybedecek bir şeyi olmayan adam"ı oynayamam! Aslında oynarım da, kafamda 1500 tane olay varken bir de onun derdiyle uğraşamam, ne ironik değil mi?

Geç kalmanın da ayrı bir keyifi var aslında. Günün zaten belli bir kısmını yiyeceğiniz azara takas edersiniz. Bu iyi olur, gününüz rahat geçer. Kafa rahatlar, enerji gelir. Ama tabi kafanız bu azarı kaldırıyorsa, "utility" olayları bunlar. Ben de kendi yöntemimi geliştirdim. Ya hep ya hiç kanunu, pek orjinal gelmiyor kulağa sanırım, yanlış mıyım? Şimdi şöyle işliyor bu kanun; eğer saat 00.00'ı geçerse uyuma, saat 00.00'dan önceyse uyu. Pazar günü saat 23.00'ı geçtiyse uyuma diye de bir eki var. Aslında şahane işliyor. Çoh keyifli. Sonra ki günlerde erken yatarak durumu telafi edebilirsiniz. Bu da benim küçük başarı formülüm (!). Her neyse, ensemi bir miktar yelledikten sonra sizlere iyi akşamlar diliyorum. Sabah okuyanlara da iyi günler diliyorum. Okumayan bünyeye de hayatında başarılar diliyorum.

Anarşi


Paylaşmak istediğim küçük bir kesit var sizinle. Bu kesit V for Vendetta'dan. Peki nerden mi buldum? Gayet şirketteyken yanımda duran scannerdan çizgi romanın sayfalarını taradım garip bakışlar altında. İşte geliyor en sevdiklerimden biri ("Ağır ceza mahkemesi ikinci versiyon" diye başlar):